
“Geçmişi Nostaljiyle Hatırla, Geleceği Korkusuzca İnşa Et, Ama Unutma: Bugün Anın Tadını Çıkarmak Hayati!”
İnsanlar tarih boyunca yaşadıkları dönemleri değerlendirirken geçmişi daha iyi hatırlamak ve geleceği daha karamsar görmek gibi bir eğilimleri vardır. Sıklıkla geçmişin daha iyi olduğunu ve gelecek dönemlerin ise daha kötü olacağını ifade etmişlerdir. Bu tür bir algı, birçok farklı faktörden kaynaklanabilir. Bu yaygın inanç, insanların sosyal, ekonomik, kültürel ve teknolojik değişimlere tepki verme biçimlerinden biridir. İnsanlar neden geçmişi idealize eder ve geleceği endişeyle karşılarlar? Bu soruların cevapları oldukça karmaşık olabilir Ancak, bu düşünce tarzının temelinde yatan nedenleri anlamak, geçmişin idealize edilmesi ve geleceğin korkulan bir şekilde tasvir edilmesi arasındaki psikolojik, sosyolojik ve kültürel dinamikleri kavramak için önemlidir. Nedenlerine bakacak olursak;
I. Nostalji ve Geçmişi İdealize Etme: İnsanlar genellikle geçmişi daha iyi hatırlama eğilimindedir. Çünkü geçmiş deneyimleri daha belirgin hatırlarlar ve genellikle geçmişe duydukları özlemle nostaljiye kapılırlar. Olumlu anılar daha canlı bir şekilde hatırlanırken, olumsuz anılar zamanla silinme eğilimindedir. Bu nostalji, bireyleri geçmişin anılarını romantize etmeye ve olumsuz yanlarını unutmaya yönlendirir.
İnsanlar, geçmişte yaşanan olumlu deneyimleri hatırlayarak, bu dönemleri bugünkü zorluklar ve karmaşıklıklar karşısında daha basit ve huzurlu olarak algılarlar. Bu nedenle, insanlar genellikle geçmişi daha olumlu bir şekilde hatırlarlar. Bu durum da “eski günlerin daha iyi olduğu” hissini destekler. Sosyolog Emile Durkheim, toplumun sürekli değişen doğasını inceleyen bir çalışma yapmıştır ve bu çalışmada bireylerin değişime karşı direnç gösterme eğilimini ele almıştır.
Durkheim, toplumsal normlar ve değerlerle olan bağın güçlü olduğu dönemlerde insanların geçmişi idealize etme eğiliminde olduğunu savunmuştur.
II. Değişim Korkusu ve Belirsizlik: İnsanlar, genellikle değişime karşı direnç gösterirler. Teknolojik, ekonomik veya kültürel değişimler, bireylerde belirsizlik duygusunu tetikleyebilir. Bu belirsizlik, insanları geleceğin daha kötü olacağına inanmaya yönlendirir. Bilinmezlikle başa çıkma çabası, geçmişe olan özlemi artırabilir ve geçmişin daha güvenli bir dönem olarak hatırlanmasına neden olabilir.
Alman filozof Walter Benjamin, “Geçmişe özlem” kavramını ele almış ve modern zamanlarda insanların geçmişi nostaljik bir şekilde idealize etme eğilimini incelemiştir. Ona göre, geçmişin özleminin, teknolojik ve kültürel değişimlere karşı bir tepki olduğunu savunmuştur.
III. Nesiller Arası Çatışma ve Farklı Değerler: Farklı nesiller arasındaki değer farklılıkları, insanların geçmişi ve geleceği farklı bir bakış açısıyla değerlendirmelerine neden olabilir. Önceki nesiller, genellikle kendi değer sistemlerini savunarak, gelecek nesillerin değerlerini anlamakta zorlanabilirler. Bu durum, gelecek nesillerin daha kötü bir dönemde yaşayacaklarına dair algıyı güçlendirebilir.
IV. Medya ve Bilgi Erişimi: Medya, insanların dünya olaylarına ve sosyal değişimlere bakışını şekillendirmede önemli bir rol oynar. Medyanın seçici bir şekilde bilgi sunması, insanların geçmişi daha olumlu ve geleceği daha korkunç olarak algılamalarına katkıda bulunabilir. Negatif olayların daha fazla vurgulanması, insanların geleceğe dair umutsuz bir perspektif geliştirmelerine yol açabilir.
V. Yaşlanma ve değişime direnme: Bu algıların oluşmasında etkili olabilir. İnsanlar yaşlandıkça, ortaya çıkan değişimlere adapte olmakta zorlanabilirler ve bu da geçmişi daha iyi hatırlama eğilimini artırabilir. Ayrıca, teknolojik, kültürel ve toplumsal değişimlerin hızı da insanların geleceği endişeyle karşılamalarına neden olabilir. Bu konuda Nobel ödüllü psikolog Daniel Kahneman, “Geçmişin Sanki Daha İyiymiş Gibi Hatırlanması” konusunu araştırmıştır. Kahneman, insanların genellikle geçmişteki deneyimleri idealize ettiğini ve anılarını seçici bir şekilde hatırladığını belirtmiştir.
Son olarak, psikolojik faktörler de bu durumu etkiler. İnsanların her dönemi kendi bakış açılarına göre değerlendirmesi kaçınılmazdır. Ancak, bu değerlendirme sürecinde nostaljinin, değişim korkusunun, nesiller arası çatışmanın ve medyanın etkisi göz ardı edilmemelidir.
Özetle Geçmişi idealize etmek ve geleceği korkuyla düşünmek, insanların potansiyel fırsatları kaçırmasına neden olabilir. Bu nedenle önemli olan her dönemin kendine özgü zorlukları ve fırsatları olduğunu anlamak ve bu değişimlere esnek bir şekilde adapte olabilmektir. Dönemler arası karşılaştırmalara eleştirel bir bakış açısıyla yaklaşmak, insanları geçmişin güzelliklerini takdir etmeye ve gelecekteki potansiyelini gerçekleştirmeye teşvik edebilir.
www.pewresearch.org/short-reads/2019/01/17/where-millennials-end-and-generation-z-begins/01.03.2024
https://www.iberdrola.com/talent/generation-x-y-z/01.03.2024
psikomental.com.tr/kusaklar-arasi-travma-nedir/#:~:text=Kuşaklar%20Arası%20Travma%20Nedir%3F%2C%20bireyin,etkileyebileceği%20bir%20süreci%20ifade%20eder./01.03.2024
dergipark.org.tr/tr/download/article-file/215113/01.03.2024

bu sözlere o kadar maruz kaldım ki inanamazsınız. Demek ki söyleyende de bir şey varmış